1984 - GEORGE ORWELL
Tarih boyunca var olan fakat zamanla çözülüp yıkılan tüm baskıcı rejimlerin yıkılmasına sebep olan özgür düşüncenin nasıl yok edilebileceği ve faşizan bir iktidarın nasıl sonsuza kadar sürdürülebileceğine dair bir tür beyin jimnastiği olan Gerorge Orwell 1984 adlı romanından söz edeceğim.
Kitaptan önce size biraz yazardan söz edeceğim. George Orwell bu kitabı yazdığı sırada baya zor bir dönemden geçtiğini söyleyebilirim. Kitabı yazmaya karar veriyor ama bir yıl önce karısı ölüyor. George Orwell'da tüberküloz oluyor ve hastaneye kaldırılıyor. Hastaneden ayrıldıktan sonra İskoçya'da kız kardeşi ve üvey oğluyla yaşamaya başlıyor. 1947 yılında hayatının bu kötü dönemlerinde kitabı yazmaya başlıyor. Sonra hastalığı artıyor ve hastaneye kaldırılıyor. Kitap 1948 yılında tamamlanıyor ve George Orwell tamamladığı yılın son iki rakamını değiştirip 1984 olarak yazdığını arkadaşına söylüyor. Bu şekilde George Orwell gelecek öngörülerini kitapta toplamış oluyor. 1984 kitabı ilk defa Türkçeye 1984 yılında çevriliyor.
Kitap Soğuk Savaş döneminin hemen sonrasında geçiyor. Dünya üç ülkeye ayrılmış ve üç süper güç tarafından yönetiliyor. Bunlar; Okyanusya, Avrasya ve Doğu Asya'dır. Bu üç ülkenin ortak özelliği totaliter bir rejim tarafın yönetiliyor. Bunun haricinde birbirlerinde üstün geldikleri yada farklı oldukları bir nokta yoktur. Bunların haricinde kalan ülkeler ise bu üç ülkenin sömürüsü altındalar. Oradaki insanlar köleleştiriliyor yada birbirleriyle kurdukları ittifaklarla oralara saldırılar düzenleniyor. Winston Smith Okyanusya'yı kapsayan İngiltere'de yaşıyor. Okyanusya'da totaliter bir rejim olup, toplum sınıflara ayrılmıştır. Üç farklı sınıftan söz edebiliriz. Totaliter rejimin altında partide bulunan iç parti üyeleri dış parti üyeleri ve proleterler bulunmaktadır. Proleterler, bu ülkede halkın %85'ini oluşturuyor. İç Parti yönetim kadrosunda, Dış Parti ise memur kesimde bulunanlar.
Winston Smith dış partide çalışıyor. Bu partinin içinde bakanlıklar var. Bu bakanlıklar; Sevgi Bakanlığı, Gerçek Bakanlığı, Varlık Bakanlığı ve Barış Bakanlığı olarak adlandırılmaktadır. Winston Smith Gerçek Bakanlığı'nda çalışıyor. Sistem bu şekilde işliyor.
Kitapta İngsoc ve Yeni Söylem adında iki farklı terimden de söz edilmektedir. İngsoc, İngiliz Sosyalizminin kısaltılmış halidir. Okyanusya'daki rejim kendisini İngsoc olarak tanımlıyor. Bu sistemin kendine ait yöntemleri var. Bu yöntemlerin en önemlilerinden birisi de Yeni Söylem olduğunu söyleyebilirim. Yeni Söylem'in amacı insanları kullandıkları kelimeleri kısaltmak ve dili sadeleştirmek. Özellikle dilden bazı kelimeleri çıkarılarak insanların düşüncelerinin daraltılması beni çok etkilemişti. Kitapta George Orwell insanların kullandıkları dilleri değiştirerek düşünce sistemlerini de değiştirebilecekleri fikrinden söz ediyor. Gelecek ile ilgili bu öngörüsüne katılıyorum. Günümüzde, kelime dağarcığı zayıf olan insanların hayal kurma kabiliyetlerinin de düşük olduğunu gözlemleyebiliriz.
Winston Smith yazarın çektiği sıkıntıları çekiyor. Bazı rahatsızlıkları var çalıştığı bakanlık gereğince şahit olamaması gereken şeylere şahit oluyor. Sistem içerisindeki insanların bilmediği şeyleri biliyor. Bu yüzden sistemin işleyişi hakkında bazı şüpheleri var.
Kitabın dil konusundan sonra üzerinde en çok durduğu şeylerden birisi düşünce ve düşünce suçudur. İnsanlar istediği her şeyi yapabilir. Sisteme partiye eylemsel olarak karşı gelebilirler ama asla düşünce olarak partiye karşı gelemezler. Hoşgörü ile karşılamadıkları tek suç düşünce suçudur. Bundan dolayı her yerde düşünce polisi kaynıyor ve insanlar birbirlerini sürekli ihbar ediyor. Ailelerin içinde çocuklar ebeveynlerini ihbar etmeye başlıyor. Sistem canavarlaşan çocuklar yetiştirmeye zorluyor. İnsanlar çocukları kendilerini ihbar ettiği için mutlu olabiliyor. Sonuç olarak kimseye güvenemeyeceğiniz bir ortam olduğunu söyleyebilirim.
Yorumlar
Yorum Gönder