Hayata Dön - Gülseren Budayıcıoğlu
Ünlü Psikiyatr Gülseren Budaycıoğlu'nun bir solukta bitirilen romanı Hayata Dön'den bahsedeceğim Kitap Gülseren Hanım ile danışanı Ala arasında geçen diyaloglar üzerinden ilerliyor. Psikolojiye meraklı fakat bilimsel içerikte de çok boğulmayayım, hem öğreneyim hem de sürükleyici bir kitap okuyup beni içine çeksin diyorsanız, bu kitap tam size göre olduğunu söyleyebilirim. Terapi seanslarını okurken sanki bir sandalye de siz çekmişsiniz ve kendinizi o odada gibi hissediyorsunuz . Yazarın çok sade ve yalın bir anlatımı var. Adım adım bir karakterin dönüşümünü okuyacaksınız ve Ala karakteri belki sizi anlatmıyor fakat Ala’nın yaşadıklarına yönelik yapılan terapist açıklamalarında birçok kez kendinizi bulacağınızı düşünüyorum.
Ala, İstanbul içinden aşiretin içine gelen bir annenin bir kız çocuğu olarak hayata yenik başlamıştır. Ala ilk seanslara geldiğindeki günlerinden bahsedeyim. Ala ilk seansa geldiğinde 22 yaşında avukatlık stajı yapan bir kızdır. 170 boylarında 41 kg çok zayıf ve kötü giyinmiştir. Seanslarda tiz bir ses tonuyla konuşuyor. Annesiyle babasının öldüğünü çok yalnız, geri zekalı bir çocuk olduğunu ve evde hiçbir zaman sevilmediğinden söz ediyor. Alya ilk seanslarda çok konuşmuyor. İlk seanslarda 4. veya 5. seanstan sonra anlatmaya başlıyor.
Seansların birinde Gülseren Hanıma " O olaydan sonra her şey daha kötü oluyor"diye söz ediyor. Gülseren Hanım " O olay ne? "diye sorduğunda Ala anlatamıyor ve ağlamaya başlıyor.
Ala, bir sonraki seansta o olaydan sonra Ankara'ya taşındık. Annem beni öldüresiye dövüyor ve hiç sevmiyordu. Bir gün annem çok acıkmıştım ve annem bana yemek vermemişti. Annem duştayken evde leblebi buldum. Tam onu yerken paket elimden düştü. Annem bunu gördü ve beni öldüresiye dövdü.
Ne oluyor anne niye kıza bu kadar yükleniyor dediğinizi duyar gibiyim...
Geçmişe dönüp Ala'nın ilk seanslarda Size Gülseren Hanıma anlatamadığı olay örgüsünden bahsedeyim.
Esma Sultanın gelini Süreyya'yı İstanbul'dan geldiği ve Arnavut kökenli olduğu için anneyi hiçbir zaman istememektedir. Babaanne evde sözü geçen bir hanım ağa modelidir. Anne doğuda çok zengin bir aşiret ailesine gelin olarak geliyor.
Bir gün Ala'nın babası hakkında ileri geri konuşan adamlardan birini öldürüyor ve hapse giriyor. Bu sırada Ala'nın annesi iki aylık hamile olduğunu öğreniyor. Evde doğmadan Ala'ya uğursuz bebek lakabı veriliyor. Esmer, çirkin ve zayıf bir kız olarak doğduğu içinde annesi dahil hiç kimse onu sevmiyor. Ala'nın doğması üzerine babası şöyle bir dedikodu duyuyor;
"Herhalde Süreyya başkalarıyla birlikte oldu. Senin gibi yakışıklı bir adamdan böyle çirkin bir çocuk doğmaz. Zaten sen hapisteyken doğum yaptı." deniyor. Bu yüzden babası anneye ve Ala'ya çok soğuk ve kötü davranıyor.
Süreyya'nın üç tane erkek çocuğu oluyor ama bir ayı geçmeden ölüyor. Bunun üzerin zayıf ve cılız olan Ala'nın nasıl yaşadığına anlam veremiyor ve ona her baktığında güçsüzlüğünü gördüğü için onunla konuşmuyor.
Babaanne, ilgiyi üzerinde seven erkek gibi bir kadın, hatta hasta olmadığı zaman bile serzenişte bulunup yemek yemeyen sonra gece gizli gizli kalkıp mutfakta yemek yiyen bir kadındır. Baba serseri ruhlu olduğunu ve alkolik olduğu için eve bile gelmiyor. Süreyya ile aşık olarak evlenmiş ama aldatıyor ve bu süreçte Süreyya'nın bundan haberi var.
Süreyya için tek önemli olan şey otorite olarak gördüğü Esma Sultan'ın sevgisini kazanıp onayını almaktır. Ama ne yaparsa yapsın bunu sağlayamamıştır.
Alya ile kimse konuşmadığı için konuşmayı dinlemekten öğreniyor. O yüzden kekeleyerek konuşuyor. Kendine yapılan ve dünyada olan bu adaletsizlikle başa çıkabilmek için hukuk okumuştur.
Ala bir seansta yine; "O olaydan sonra annemin ruh sağlığım bozuldu" diyor. Ala ağlama krizine girip bir sonraki seansta anlatabileceğini söylüyor.
Bir sonraki seansa geliyor. Gülseren Hanım Alya'nın her zamankinden daha iyi ve sağlıklı olduğunu görünce seansı klinikte değil restoranda yemek yerken gerçekleştirmeyi teklif ediyor. Restorana gittiklerinde Alya toplum içinde nasıl konuşacağını bilmediği için çok geriliyor ve cümlelerini toparlayamıyor. Gülseren Hanım onun rahatsızlığını hissediyor. Günün sonunda yemekten kalkarken Alya ve Gülseren Hanımın arasında şöyle bir diyalog geçiyor;
- Alya beni evine götür
+Neden benim evime gidiyoruz?
- Hep ben mi seni misafir edeceğim ? Bir kerede senin ev ortamında neler yaşadığını gözlemleyelim.
Bu konuşmanın üzerine Ala kabul ediyor ve gidiyorlar. Ankara'nın lüks villaları olan bir semtine gidiyorlar. Dışarıdan baktığınızda villaların yanında Ala'nın evi çok bakımsız duruyor ve ev perili köşkü anımsatıyor. Gülseren Hanımla eve girdiklerinde evde küf kokusu ve kasvetli bir hava insanı içine alıyor. Bir kadın ve bir erkek paltosu duvarda asılı olduğunu görüyor. Gülseren Hanım bu paltoların annesi ve babasına ait olduğunu düşünüp ürperiyor. Merdivenlerden çıkıyor ve odalara giriyorlar. Ala'nın kitaplarının olduğu odaya giriyorlar. Gülseren Hanım Ala'nın odasına giriyorlar ama hiç kıyafetinin olmadığını görüyor. Ala annesinin kıyafetlerini giydiğini söylüyor. Bu konuşmanın üzerine Gülseren Hanım ve Ala mutfağa giriyorlar ve kendisine bir kahve yapmasını istiyor. Ala'nın "O olay " dediği olayın ne olduğunu bu seansta anlatıyor.
Ala'nın babaannesi Esma Sultan'ın her hafta pazar günü banyo günüdür. O gün evdeki bütün işler durdurmuştur. Esma Sultan'ın sıcak suyu, kınası ve bakımı derken gelinleri etrafında pervane olmaktadır. O gün hazırlıklar yapılmıştır. Esma Sultan'ı Süreyya yıkarken Ala'da kapı ağzında havluları tutuyormuş. Babaannesi banyodan çıkınca havlulara sarınsın diye her zamanki görevini yapıyormuş. Esma Sultan duş sırasında gelini Süreyya'ya çok gergin ve kötü davranıyormuş. Süreyya Esma Sultan'ın saçını tararken gelinin eline vuruyor. O sırada Ala annesinin gözlerindeki öfkeyi görüyor ve sabrının son durumuna geldiğini anlıyor. Babaannesine öfke duyduğu için annesiyle gurur duyuyor. Ortamdaki gerginlik devam ediyor. Esma Sultan'ın banyosunun sonunda en son suya abdest aldıktan sonra el girmez ve banyosu bitermiş. Süreyya Esma Sultan'ın başından aşağı döküyor ve su kaynar olduğu için Esma Sultan çok sinirleniyor. Süreyya'ya vurmaya kalkıyor ve Süreyya Esma Sultan'ın elini tutuyor. Esma Sultan ayağa kalkıyor ve yere düşüyorlar. Etraf kanlar içinde kalıyor boğuşmaya devam ediyorlar. Babaanne Süreyya'ya "soyka" diye bağırınca tüm ev halkı yukarı geliyor. Ala şok içerisinde kalıyor. O sırada Ala'nın sağ işaret parmağı annesini gösteriyor. Bunun üzerine Süreyya'nın Esma'yı bilerek ittiğini düşünüyorlar. Bu dönemde Süreyya kendini savunsa da ona kimse inanmaz. Ala da parmağıyla annesini gösterince Süreyya'yı hapishaneye atıyorlar. Evdeki hiç kimse Süreyya ve kocasından hoşlanmıyor. Kocasına "Süreyya'yı annemi öldürmesi için sen teşvik ettin." diyorlar.
Süreyya yaklaşık 4 veya 5 ay sonra hapishanede kalıyor. Ala'nın annesi ve babası hapishaneden çıktıktan sonra bu eve taşınıyorlar. Süreyya akli dengesini kaybettiği için her şey daha kötüye gidiyor. Ala'dan nefret ediyor ve onu defalarca kez öldürmeye kalkıyor. Süreyya Ala'nın önünde kendine yemek pişirip yiyor ve kalan yemeği de avluya döküyormuş. Bir gün annesi duştayken Ala gizlice dolaplara bakar ve bir kase leblebi bulur. Leblebiler yere dökülüyor ve annesi bunu fark edince Ala'yı öldüresiye dövüyordu. Ala'nın babası buna engel olmaya çalışıyor ve annesini öldüresiye dövüyor.
Ala Gülseren Hanım'a bunları anlatırken her geçen gün kendini daha iyi hissettiğini söylüyor ve bu seansı tamamlıyorlar.Bunun üzerine Gülseren Hanım'ın ve Tuna'nın yardımıyla Ala'yı kuaföre götürüp ona ev bakıyorlar.
Bir gün babası annesini çok kötü dövüyor. Annesi hastanelik oluyor ve kolu alçıya alınıyor. Annesi Ala'yı dövemiyor. Ala kendisini dövemeyeceğini düşünüp mutlu oluyor. Bir gün Ala annesinin kendi kendine konuştuğunu fark ediyor. Süreyya akli dengesini kaybettiği için gaipten duyuyormuş.Sürekli birileriyle hürmet eder gibi konuşup elini göğsüne koyup saygı duyacağı bir üstadı var gibi davranıyormuş.
Süreyya'nın kolu uzun zaman sonra alçıdan çıkıyor ve Ala'yı yanına çağırıyor. Ala annesinin yanına gittiğinde elinde halatları görüyor. Gülseren hanım Ala'nın nasıl korkmadığına şaşırıyor ve şok içerisinde Ala'yı dinliyor. Ala anlatmaya devam ediyor; "Çok sakin ve huzurlu bir ses tonu vardı.Bende gitim" der. Ala banyoya gittiğinde tavanda çengel ve annesinin elinde halat olduğunu görüyor. Ala annesinin kendisini öldüreceğini düşünüyor. Süreyya Ala'nın ellerini bağlıyor ve şunları söylemeye başlıyor:
"Benim hayatta başıma her şey senin yüzünden geldi.Sen benim en büyük pişmanlığım oldun. Keşke seni ilk doğurduğumda öldürseydim. Şu an ne yaptığımı biliyor musun? Peygamber efendimizi gördüm o bana sürekli seni öldürmemi söyledi. Ama ben seni öldürmeyeceğim çünkü ona hizmet ediyorum." der ve mutfaktan bıçak alıp tavandaki çengele halatı bağlayıp şöyle bir cümle kurar; "Sen diye bir şey yok sen ben olacaksın, ben senin içindeyim o el artık benim ve Ala artık sen yoksun ben varım" der ve tavandaki çengele halatı bağlayıp kendini asar. O çengel Süreyyayı taşımıyor ve Ala'nın kucağına düşüyor. Annesinin cansız bedeni babası akşam eve gelene kadar Ala'nın kucağında kalıyor. Gülseren Hanım şok içerisinde Ala'yı dinliyor. O günden sonra Ala annesiyle bir olduğunu düşündüğü için onun kıyafetlerini giyip annesi gibi davranıyormuş. Bir kaç yıl geçtikten sonra babası da ölüyor. Alya o evde yapayalnız yaşamaya devam ediyor.
Alya bu zamana kadar bir çok doktora gidiyor ama tüm doktorlar ona ilaç vermeye kalktığı için hiç birini kabul etmiyor. İlk gün Gülseren Hanım'ın ona otoriter yaklaşımı babaannesini hatırlatıyor ve Gülseren Hanım'ın onayını alırsa her şeyin çok güzel olacağı düşüncesine kapılıyor. Gülseren Hanım da ona kızı gibi davranıyor.Tuna ile beraber ev tutmasına yardım ediyor, kuaföre gidiyorlar ,burnuna estetik yaptırıyorlar ve yepyeni bir Ala yaratıyorlar.
Ala terapinin doktor hanımın da yardımıyla sonlarında kendini çok daha iyi hissediyor. Ala staj yaptığı yerden iş teklifi aldıktan sonra kendine güvenen ve kendini affedebilen bir kız olarak hayata devam ediyor.
Psikolojik çıkarımlarla, anlatılan ilginç hikayelerle aslında öyle olmadığını, kitabı okuduğunuzda yazarın bu kadar karmaşık ve zor bir vakaayı bir o kadar sade anlatımla aktarabilme başarısına hayran kalacaksınız.
Yorumlar
Yorum Gönder