Madalyonun İçi / Çöp Apartman

 

İnsanlara karşı ön yargıların arttığı, saygının azaldığı sevginin artık görünmez olduğu bu zamanlarda insanın değerini anlamak adına okunması gereken bir kitaptır. Çöp apartmanı okurken gözlerinizdeki o ışığı ise şimdiden görür gibi oldum.

Bugün sizlere kitabın içinde geçen, beni de etkileyen Çöp Apartman başlıklı hikayeden bahsedeceğim. Kitabımızda ilk hikaye şöyle başlıyor, üç kardeşlerden ortanca olan Gülben küçük kardeşinin ısrarı üzerine Gülseren Budayıcıoğlu'nun kliniğine geliyor. Şikayetini ise altını ıslatması olarak belirtiyor. Gülseren Hanım Gülben'in neden geceleri altını ıslattığını sormaya başlıyor. Ama çok sessiz, korkak ve içine kapanık bir kızla karşılaşıyor. 

Gülseren Hanım altını ıslatmasıyla ilgili sorunları çözmesi için Gülben'e ilaçlar veriyor. Ama Gülben'in psikiyatrist veya psikologdan yardım almak istemiyor. Ama kız kardeşi Neriman bu sorununu çözmesini çok istiyor. Gülseren Hanım ilaçları verdikten sonra Gülben  konuşmak istemiyor ve seansı sonlandırıyorlar.

Bir sonraki seansa en küçükleri olan Neriman geliyor. Neriman 27 yaşında diğer iki kız kardeşe göre daha aklı başında olduğunu söyleyebilirim. Seansın başlamasıyla birlikte hayat hikayeleri yavaş yavaş netleşmeye başlıyor. Neriman  babası ve iki ablasıyla yaşadığını söylüyor. Bahsettiği iki ablasının en büyüğü Safiye 37 yaşlarında  Gülben 31 yaşında Ankara'da yaşıyorlar. Ablalarının temizlik takıntısını, ellerinin dirseklere kadar on kere yıkanmasını, evde banyoya bile belli vakitler dışında girilmediğine çünkü banyonun kirli olarak görüldüğünü ve oraya giren herkesin kirleneceğini düşünmesinden söz ediyor. Babasının rahatsız, çok yaşlı ve pasif  olduğundan bahsediyor. Maddi durumlarının çok iyi olduğunu ve Ankara'da bir apartman sahibi olduklarından bahsediyorlar. Ancak Gülben'in altını ıslattığı her çarşafı bir poşete koyup Safiye ile birlikte boş dairelerde biriktirdiklerinden söz ediyor.Ayrıca o torbaların içinde kirlileri, kulanılmayacakları, çürük ve dökük ne varsa doldurup ilerde lazım olacağını düşünerek boş dairelerde biriktiriyorlar. Babası bu duruma tepkisiz kaldıkça işler içinden çıkılamaz bir hal alıyor. Bu durumla birlikte evin annesi gibi Safiye evdekileri ne yapması ve neyin nasıl yıkanması gerektiğiyle ilgili yönlendirmeye başlıyor. Kendilerini temizlemeleri evi temizlemeleri saatlerce süren işler haline geliyor. Fasulyeleri bile tek tek ovalayarak yıkıyorlar. Yüklü miktarda su faturası geliyor çünkü suyla irtibatları asla bitmiyorlar. Kendilerini evi ve etrafı kirli ve pis zannediyorlar.

Buraya kadar bahsettiklerimi özetlersem Safiye en büyük abla 37 yaşınlarında ve en baskın karakter, Gülben onun gölgesinde kalmış Safiye'yi anne gibi görüyor. Bir de küçükken Neriman ve Gülben annesinden çok fazla dayak yerken Safiye onları annesinin elinden kurtarıyor. O yüzden ona aşırı borçlu hissediyorlar. Neriman ablalarına göre daha aklı başında, takıntıları var ama bunların hastalık olduğunun bilincinde olduğu için psikiyatriste gidiyor. Babaları çok sessiz etliye sütlüye karışmıyor. Maaşını kızlarına veriyor. İlgili baba olduğunu söz edemeyeceğim.

Neriman'ın psikiyatriste gitmesine ve Gülben'e ilaç yazılmasına Safiye çok bozuluyor. Bunu karakterine hakaret olarak algılıyor."Siz bana deli mi demek istiyorsunuz !" "Benim kardeşim deli değil o ilaçları içemez" cümleler söyleyerek Gülben'in ilaçları kullanmasına izin vermiyor. Gülben'in altına ıslatması devam ediyor. Kızların üçü çok güzel ama evlenmiyorlar. Neriman evlenmeye biraz daha yakın olsa da ablalarının etkisinde kaldığı için evlenmeyi düşünmüyor.

Anneleri küçükken lakap takıyor, Safiye'ye deli Dudu Gülben'e Pis Südüklü küçük Neriman'a da Hom Hom kız diyormuş. Kızların bu hale gelmesinin nedeninin anneleri olduğunu düşünüyorum.

Anneleri çok titiz, asık suratlı mutsuz ve baskın bir karakter. Babaları yüksek mevkili bir bürokrat maddi durumları iyi ama önceden de bahsettiğim gibi etliye sütlüye karışmaz çocuklarla ilgilenmez sevgisini göstermeyen pasif bir karakter olduğunu söyleyebilirim. Annenin kızlara bu kadar kötü davranmasının nedenini anlayabiliyoruz. Anne hep erkek çocuk istiyor ama sürekli kızları oluyor. Kızları olduğunda güçsüz kocası tarafından sevilmeyeceğini düşünüyor. Bu yüzden kızlarına bakmıyor ve sevgisinı göstermiyor. Hatta yedi çocuk doğuruyor, hepsi kız doğuyor ama diğer dört kız kardeş bakımsızlıktan ölüyor. Çünkü doğumdan sonra çocuklarla ilgilenmiyor hatta onlara süt bile vermiyormuş. Babanın bu kadar pasif  ve sevgisiz olmasını anne erkek çocuklarının olmamasından dolayı olduğunu düşünüyor. Bu beni oldukça etkilemişti.

Gülben'nin altını ıslatmasının tek sebebi annesi olduğunu söyleyebilirim. Gülben altını ıslattığında annesi vücüdunun ateşle yaktığı için bu bir fobi oluyor ve altını ıslatıyor. Annenin karakteri ve yaptıklarından dolayı kızlaın hepsi  kadınlığı bir suç olarak görüyor.

Neriman çalıştığı ve diğerlerine göre daha sosyal olduğu için bir çocukla görüşüyor ve çocuk Neriman'a evlenme teklif ediyor ve istemeye geleceğini söylüyor. Neriman da bunu ablası Safiye'ye söylüyor. Safiye deliriyor telaşa kapılıyor ve yabancı insanları pisleneceği için eve almak istemediklerini söylüyor. Hemen çağırmayalım bu evi temizlemek iki ay sürer diye isteme günü veriliyor ama temizlik yetişmedi diye altı ay sonrasına çağrılıyor. Çocuk ve ailesi istemeye geldikleri gün Safiye iyice deliriyor.bir sürü yere dokundular diye evde büyük olay çıkıyor. Her şey içinden çıkılamaz bir hal alıyor.

Neriman işten çıkıyor çünkü ablaları artık yemek bile yapamayacak hale geliyorlar. Mutfağa girip suya sabuna dokunamıyorlar. Ablaları yıkanırken başlarında duruyor. Kısaca Neriman olmazsa elleri kolları tutmuyor. 

Neriman işten çıktığı için de depresyona giriyor. Seanslara gitmeye devam ediyor biraz düzelecekken Babaları çok hastalanıyor ve hastaneye kaldırılıyor. Neriman evden çıkmak zorunda kalıyor çünkü babasının yanında refakatçi kalması gerekiyor.ama eve gitmediği her gün ablalarının durumu daha kötü oluyor. Çünkü ev gün geçtikçe berbat duruma geliyor apartmandan kokular geliyor ve çevreyi de rahatsız ediyor. Ablaları babalarını hastaneye bile gidemiyorlar. Neriman gelebileceği en olumsuz noktaya geliyor.

Neriman bir seansında Gülseren Hanım'a bundan bahsediyor ve "Ablamlar evden çıkmıyor biliyorum çok zor ama siz bizim eve gelebilirmisiniz ? " diyor. Gülseren Hanım kabul ediyor ve evlerine gidiyor. Gülseren Hanım geldiğinde titizlik takıntılarının olduğunu bildiği için kapının eşiğinde oturabileceğini söylüyor. Safiye Gülseren Hanım'a karşı çok sert duruyor. Gülben ve Neriman daha ılımlı bir tavır sergiliyorlar. Ama Gülseren Hanım biraz çaba sarf ettikten sonra Safiye ile güzel bir iletişim kurmaya ve seanslara evde devam etmeye başlıyorlar.Gülseren Hanım mutfağın kapısının eşiğinde oturuyor ve kahve yaptığı zamanlar beraber ona kadar sayıyorlar. Safiye'ye  doktor ilaçlar veriyor düzelmeye başlıyor. Temel hikayeyi anlatmaya başlıyor Safiye, annenin en büyük sıkıntısı erkek çocuk verememek bu yüzden sevgi ve ilgi görememek. Babanın neden bu kadar ilgisiz ve duyarsız olduğunu şöyle söyleyebilir;

Babasının annesinden önce çok severek evlendiği mutlu bir evliliği varmış. İlk eşi neşeli sevecen bir kadınmış. Bir tane erkek çocukları olmuş. Maddi durumu çok iyiymiş adamın ve çok mutlularmış.Sadece adam çok işkolikmiş. Bir gün bir buçuk yaşındaki oğulları rahatsızlanıyor ve karısı arıyor adamı ve hastaneye gitmeleri gerektiğini söylüyor. Adam işinin yoğun olduğun gelemeyeceğini söylüyor. Kadın çocuğunu alıyor hastaneye gitmek için taksiye binecekken kamyonun altında ezilip ölüyorlar. Adam o günden sonra bir sene yas tutuyor, yaşam amacı ve gözündeki ışık kayboluyor. Adamın annesi oğlunun perişan haline dayanamayıp evlendirmek istiyor. Safiyelerin annesini öneriyor. Safiye'nin  anneannesi daha iyisini bulamayacağını düşünerek annesini evlenmesi konusunda teşvik ediyor.Ayrıca anneanne anneye Buruk kız dermiş. Burada anneannesinin de annesi gibi olduğunu söyleyebilirim.

Annelerin çocuklara yaklaşımının ne kadar önemli olduğunu ve nesilden nesile ne kadar etki edebileceğini görebiliyoruz.

Safiye'nin annesi dört kız bir erkek beş kardeşler. Abilere paşa gibi davranırken kızları hiç önemsemiyor. Hiç bir zaman kızlara değer verilmeyen bir aileden gelip kendi kızlarınada o değersizliği hissettiriyor.

Bir sonraki seansta Safiye lise ikinci sınıfta okulu bıraktığından bahsediyor. Lisede kendisine ilgisi olan Mehmet diye bir çocuk var. Safiye'nin de beğenilmek hoşuna gidiyor ve güzel bir iletişimleri oluyor. Bir gün annesi okul çıkışında Mehmet'i Safiye'nin yanında görüyor. Safiye'yi evde çok kötü dövüyor. Safiye'nin doğum günü yaklaşıyor. Ama Safiye Mehmet'e artık görüşmek istemediğini annesinin çok kızdığını söylüyor. Bir kaç ay görüşmüyorlar. Safiye'nin doğum gününün olduğu gün annesi okul çıkışına geliyor. Mehmet elinde hediyesi ile Safiye'yi beklerken görüyor. Safiye'ye bağırırken Mehmet donup kalıyor ve Mehmet'e araba çarpıyor orada ölüyor. Safiye o anda suçluluk hissinden dolayı şok geçiriyor annesi eve götürüyor  evde öldüresiye dövüyor. Annesi o sırada kalp krizi geçiriyor. Başta Safiye idrak edemiyor hatta ölsün istiyor. Sonra panik halde ambulansa haber veriyor ambulans geliyor. O günden sonra kadının sağlığı tam düzelmiyor. Ama olayı evde hiç kimse sormuyor. Safiye arkadaşım öldü bende merdivenlerden düştüm, annemde beni böyle görünce kalp krizi geçirdi diye olayı kapatıyor. Safiye'nin annesi sağlık durumu çok kötüleşiyor ve Safiye ona bakıyor. İki sene sonra vefat ediyor. Anne öldükten sonra Safiye onun odasını eşyalarını kullanmaya başlıyor ve evin annesi rolünü üsleniyor. 

Bu yaşadıklarından dolayı kendini uğursuz pislik bir karakter olarak tanımlıyor. Bu yüzden sürekli temizlenme ihtiyacı duyuyor ve hep suçlu ve günahkar hissediyor. 

Safiye seanslarına devam ediyor ve devam ettikçe düzelmeye başlıyor. Üç ay sonra Gülseren Hanım eve gelmiyor Safiye onun kliniğine terapiye gidiyor. Hastanede yatan babasının yanına gidiyorlar. Ama üç gün sonra babaları ölüyor. Babası son nefesinde onlara teşekkür ediyor. Safiye'nin içindeki suçluluk duygusu gidiyor. Hayatları gün geçtikçe normalleşip güzel bir hal alıyor. Titizlikleri azalıyor. Babaları öldükten bir yıl sonra gece yarısı apartmana bir kamyon geliyor ve tüm çöpleri toplayıp çıkarıyorlar.

Neriman kendisini istemeye gelen çocukla evleniyor ve Can isminde bir erkek çocukları oluyor. Safiye Can'ı çok seviyor hatta o yetiştiriyor. Gülben'i de komşunun erkek kardeşi ile evleniyor ilk başta küçük sorunlar oluyor ama sonra hallediyorlar. Safiye de hayatı boyunca kendini gönüllü annelik kuruluşlarına adıyor.

Psikolojiyi insanları psikiyatrist gözüyle detaylı ve akıcı bir şekilde anlatan  bu kitaptaki beni en çok etkileyen hikaye oldu. Bu kitabın bir yerlerinde kendinizi bulacak ve kendinizle yüzleşeceğinizi düşünüyorum.
Okuyacağınıza eminim...


Yorumlar

Popüler Yayınlar