Şeker Portakalı - Jose Mauro de Vasconcelos
Bir çocuğun dikkatini ona hediye ettiğiniz bilyelerle, renkli kalemlerle, hatıra defterleriyle, topaçlarla ve dahi resimlerle çekebilirsiniz.
Ama çocuklar hassas varlıklardır, ve kimin onu gerçekten sevdiğini anlayacak kadar akıllıdırlar.Çocuk sevgisi saftır, dünyanın sayısal trafiğine uğramamıştır, çıkar ilişkisi bilmezler.
Ama bir çocuğu gerçekten severseniz, sizi bir ömür küçücük yüreğiyle sevecek ve sizin için ciddi kocaman sevgisiyle göze alamayacağı şey olmayan bir küçük bir dost kazandınız demektir. Sevgisinin eşi benzeri olmaz.
Şeker Portakalı, çocukluğumun en güzel kitabı olduğunu söyleyebilirim.Birisine bir kitap hediye edeceğim zaman ilk aklıma gelen bu olurdu.
Sevgiyi ararken acıyı bulan hayal kahramanı küçük Zeze.
"Bir çocuk yüreği unutur ama asla bağışlamaz" diyerek benim için özel bir yer edinmiş, her okuyuşumda ilk okuyuşum gibi beni etkileyen kitaptır. Hiç bir zaman yanımdan eksik etmediğim, beni etkileyen, on dört yaşında hüzünlenerek okuduğum benim için özel ve herkesin okunması gereken bu kitabı anlatacağım.
Her çocuk önemli ve değerlidir. Çocuklarımızı şiddetle değil, sevgi ve ilgili ile tebriye etmeliyiz. Sevgiyi ailede bulamayan çocuk, sevgiyi dışarıda arar ve bu da birçok sorunu beraberinde getirir. Çocuklarımız hassas ve sevgiyle yaklaşmalıyız.
Zeze Brezilya'nın Minas Gerais bölgesinde çok fakir ve kalabalık bir ailede yaşamaktadır. Zeze çok fazla yaramazlıklar yapan ailesini ve komşularını rahatsız eden ama bir o kadar da zeki, çok iyi, hayatı anlamaya çalışan sorgulayan çok meraklı bir çocuktur.
Romanımız ailenin başka bir eve taşınmaya karar vermesiyle başlar. Zeze'nin babası bir süredir işsizdir ve aile büyük maddi sıkıntılar içerisindedir. Taşınılan evin bahçesinde olan ağaçlar ailenin çocukları tarafından paylaşılır. Zeze ise ortada kalır ona da küçük cılız bir ağaç kalır. Zeze bunun adaletsiz olduğunu ve bunu kabul etmeyeceğini söylemesine rağmen en sonunda kabul etmek zorunda kalır. Zeze büyük bir üzüntü içerisindedir ancak daha sonra hayat arkadaşı olacak kendisiyle konuşacak bir Şeker Portakalı olmuştur.
Zeze Hayal gücü yüksek bir çocuktur; bitkileri, hayvanları ve nesneleri isimler vererek onları kişileştir. Nesneleri canlandıran Zeze Şeker Portakalına da isim vermiş onunla her gün konuşmuş hayallerini sıkıntılarını anlatmıştır.
Zeze yaklaşmakta olan yılbaşı günü için çok heyecanlıdır. Çünkü yılbaşı gümü kasabalarına bir oyuncak dolusu araba gelecek ve tüm çocuklara oyuncak dağıtacaktır. Zeze kardeşi Luis ile birlikte sabahtan alarak kent merkezine gelir, ancak oyuncak dolusu araba erkenden gelip oyuncakları dağıttığı için Zeze ve Luise kalmamıştır. Zeze ve Luis üzgün bir şekilde eve dönerler. Zeze ve Luis, ailesi veya Noel Baba tarafından ayakkabılarına hediye konulur umuduyla yatarlar.Sabah kalkıp ayakkabılarını kontrol ettiklerinde hediye göremezler ve fakir oldukları için çok üzülürler.
Zeze, komşusunun çamaşır ipini kesmek,bahçesinden izinsiz meyve almak veya kavga etmek gibi çeşitli yaramazlıklar yapmaktadır. Yaptığı bu yaramazlıklardan dolayı ailesi tarafın büyük bir ölçüde cezalandırılmakta fiziksel şiddete uğramaktadır. Bu yaramazlıkların yanında Zeze temiz kalpli zeki bir çocuktur, okula gitmeden okuma yazma öğrenir bundan dolayı yaşı küçük olmasına rağmen okula gönderilir. Okulu ve öğretmenin çok sever. Öğretmenini üzmemek için yaramazlık yapmaz.Bir gün öğretmeninin masasında çiçek olmadığına üzülür, çünkü diğer tüm öğretmenlerin masasında çiçek vardır. Zeze bir bahçeden koparır ve öğretmenine verir. Öğretmeni ise çok duygulanır.
Zeze fakir olduğu için okulda beslenme ve kahvaltı yapamaz. O yüzden öğretmeni ona her gün harçlık vermeye başlar. Günün birinde Zeze şunu söyler, " Öğretmenim bana her gün harçlık vermeyin. Benden daha yoksul, kimsenin konuşamadığı ve oyunlar oynamadığı zenci küçük bir kız var ona harçlık verin. Ben bugün idare edebilirim." der. Zeze yaramaz bir çocuk olmasına rağmen zekası hassaslığı ve duygusallığı sayesinde farklı yaşlardan dostlar edinmiştir. Bu dostlardan bir tanesi de şarkı sözü satan Arvado'dur. Arvado her salı mahallelerine, kasabalarına gelerek şarkı sözü satar ve Zeze de okuldan kaçıp onunla birlikte şarkılar söyler ve şarkı sözleri satar. Bu sözleri de kendi yüksek sesle mırıldanır. Bir gün evde babasının canının çok sıkkın olduğunu görür ve babasını neşelendirmek için bu şarkılardan birini söylemeye başlar. Babası "Ne söyledin sen?" diye tekrar etmesini ister Zeze tekrar ettiğinde ise babası sinir krizi geçirip onu dövmeye başlar ve çocuk bayılır ablaları Zeze'yi zor kurtarır. Zeze anlamını bilmediği ve müstehcen olan bir kaç kelimeyi kullandığı için babası tarafın feci bir şekilde dövülür ve bir hafta yatakta kalmak zorunda kalır.
İyileşip okula gitmeye devam eden Zeze'nin arkadaşlarıyla yarattıkları yarasa adlı oyundur. Bu oyun şu şekilde oynanır; yedek tekerleği olan arabaların arkasına binip okula kadar yada belli bir mesafeye kadar gitmektir. Ancak hiç kimse Portuga denilen kişinin arabasının arkasına atlamaya cesaret edemez. İddia sonucu Zeze atlamaya karar verir. Portuga tam arabasını çalıştırmaya kalkarken arkasına atlayan Zeze'yi görür. Arabasından inerek arkadaşlarının önünde Zeze'yi döver. Zeze ağlar ve "Bir gün seni öldüreceğim" diye bağırır. Bugünlerden sonra Zeze okula giderken Portuga onu görür korna çalar ve buda Zeze'yi çok fazla sinirlendirir, "Büyüdüğümde seni öldüreceğim" diye kendi kendine yemin eder.
Bir gün Zeze komşunun bahçesinden armut çalmak üzereyken komşusuna yakalanmamak için kaçar ve çitlerden atlamaya çalışırken ayağını cam parçası üzerine basar ve keser. Anne ve babasından korktuğu için sadece ablasıyla paylaşır oda yarayı temizleyip dinlenmesi gerektiğini söyler. Zeze " Ben evde olursam bizimkiler bir terslik olduğunu anlar en iyisi okula gitmem" der ve evden çıkar. Yolda giderken Portuga sekerek yürüdüğünü görür kornaya basar;
-İstersen seni okula bırakabilirim?
-Hayır biz düşmanız ben senin arabana binmem.
-Ayağın çok mu acıyor?
-Evet çok acıyor.
-Ne oldu?
-Cam kesti
-Hadi gel arabaya bin.
Portuga iner onu arabaya binmesi için ikna eder. Sonra götürür pansuman yapar ve dikiş atar ve pastahaneye götürerek ona kek ve limonata verir. Böylelikle Zeze ve Portuga'nın dostlukları başlamış olur. O günden sonra her gün görüşürler ancak birbirlerine şöyle bir söz verirler kimse bu dostluklarını bilmeyecek ve bu dostluk gizli kalacaktır. Portuga Zeze'ye "bu arabanın yarsı da senin ikimizindir" der ve Zeze çok sevinir. Zeze hayatında en sevdiği insanı bulduğunu düşünür. Portuga'nın yanındayken ona şöyle seslenir;
"Sen dünyanın en iyi insanısın. Senin yanındayken kimse beni azarlamıyor. Gün ışığının artık yüreğimi mutlulukla doldurduğunu hissediyorum."
Yoğun dayak ve nefretten sonra Zeze babasını öldürmek ister ve bunu Portuga'ya açıklar. Portuga çok şaşırır. Zeze ise şöyle söyler; "Onu tabanca alıp öldürmek değil, onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyeceğim ve büsbütün ölmüş olacak"
Günün birinde ablasından ve babasından yediği dayaktan bıkan Zeze kendini öldürmeye karar verir ve bunu Portuga'ya anlatır. Portuga çok endişelenir ve onu vazgeçirmeye çalışır. Zeze'yi hafta sonu balık avlamaya ve piknik yapmaya götürür. Zeze ile Portuga arasında şöyle bir sohbet gerçekleşir;
-Beni ailemden istermisin ben senin çocuğun olmak istiyorum. Ailem çok fakir olduğu için buna itiraz etmez.
-Hayat o kadar basit değildir Zeze, ancak baban olmamamı istiyorsan sonsuza dek olurum.
Bu sohbet Portuga'yı çok duygulandırmıştır.
Bu olaydan kısa bir süre sonra abisi Zeze'ye şunu söyler. Belediye yolları genişletecek, hendekleri kapatacak ve senin şeker portakalını keseceğini söyler. Bunun etkisini atlatamadan Zeze okula geldiğinde bir çocuk sınıfa koşarak gelir ve Portuga'ya trenin çarptığını söyler. Duyduklarına inanamayan Zeze şoka girer sınıftan çıkar ve tren istasyonuna doğru koşar. Tren istasyonunun olduğu yere geldiğinde gerçekten Portuga'nın kaza geçirdiğini görür ve ağlamaya başlar ve bayılır.
Portuga'nın kazası üzerine Zeze hastalanır ve aylarca yatakta kalır. Herkes bunun nedenini şeker portakalı ağacının kesilmesi olduğunu düşünür. Kimse üzüntüsünün kaynağının Portuga olduğuu bilmez.
Öğretmeni, Ariovaldo ve tüm komşular ziyarete gelir ve aylar sonra Zeze iyileşir. Zeze'nin Portuga'ya veda sözleriyle sona erer.
5 yaşındaki meraklı, akıllı, merhametli, beyaz bir sayfaya sahip Zeze'nin sayfalarının karalanmasını okuyoruz. Zeze'nin hisleri çok şey ifade ediyor.
Yorumlar
Yorum Gönder